8.12.08

GizEd (*) ( İlk Manifesto) / François Le Lionnais / Sayı 1

Bir sözlükte (1) “gizil edebiyat” sözlerini arayalım. Hiçbir şey bulamayız. Yalnızca can sıkıcı bir boşluk. Aşağıdaki satırlar, her ne kadar bunun için bir tanım vermeyeceklerse de, bazı fikirler ortaya atacaklar; bunların, benden daha yetkin kişilerce hazırlanacak ana yemeği bekleyen açların sabrının taşmasını engelleyecek basit çerezler olmanın ötesinde bir iddiası yok.

Dilin icadına eşlik eden tartışmaları hatırlıyor musunuz? Mistifikasyon, çocuksu fantezi, soyun yozlaşması ve Devlet’in çürümesi, Tabiat’a ihanet, duygusallığa saldırı, esine karşı işlenmiş suç; o günlerde, dili suçlamadığımız bir şey kalmamıştı (dili kullanmaksızın).

Ya yazının ve dilbilgisinin yaratılması, bunların hiç itiraz olmadan gerçekleşmiş olabileceğini hayal edebiliyor musunuz? Gerçek şu ki; Eski’lerle Modern’ler arasındaki çatışma hiç bitmez. Zinjantrophe çağında (1 milyon 750 bin yıl önce) başlamıştır ve ancak insanlıkla beraber sona erecektir, tabii eğer sonradan gelen mutantlar bu kavgayı yeniden başlatmazlarsa. Bu arada, buna “çatışma” demek çok doğru değil. Eski’ler dediklerimiz, genellikle, kendi günlerinde Modern olmuş olanların kemikleşmiş halefleridir; Eski’lerin ustaları eğer zamanımıza geri gelecek olsalardı, pek çok durumda, yenilikçilerin yanında saf tutup, o pek sadık takipçilerini reddedeceklerdir.

Gizil edebiyat, bu tartışmada, ağacın özsuyunun yeni bir yükselişinden başka bir şey değildir. (2)

Tüm edebi yapıtlar, bir esinle başlar (en azından, yazarın iddiası budur); bu esin, matruşkalar gibi birbirinin içine geçmiş bir dizi sınırlama ve kurala mümkün olduğunca kendini uydurmaya mecburdur. Kelime haznesi ve dilbilgisi kısıtlamaları, şiir yazma sanatının genel sınırlamaları, sabit biçimlerin (rondo ve sone formlarında olduğu gibi) sınırlamaları, vs.

Bildik reçetelere sadık kalıp yeni formüller üretmeyi inatla ret mi etmeli? Değişimden yana olmayanlar, buna tereddütsüz olumlu yanıt verecektir. Bu kanılarının kaynağı, oturup düşünüp taşınmaktan çok, alışkanlığın gücüne ve geçerli kurallara göre biçimler içinde üretilmiş etkileyici bir dizi başyapıta (ve maalesef kimi daha az “baş” olan yapıtlara) dayanıyor. Herhalde dilin karşı çıkanlar da benzer nedenler ileri sürmüşlerdi, ne de olsa onlar çığlıkların güzelliğine, iç çekişlerin ifade zenginliğine ve gizli bakışmalara karşı son derece duyarlıydılar (ve hiç şüphesiz, biz de âşıkların tüm bunlardan vazgeçmesini öneriyor değiliz).

İnsanlık dinlenmeli ve yepyeni düşünceler üzerine eski dizeler yazmakla yetinmeli midir? Biz buna inanmıyoruz. Gizil Edebiyat İşliği (GizEdİş), kimi yazarların kendi üsluplarında yetenekleriyle (hatta dehayla), kimilerinin rastgele biçimde (yeni kelimeler uydurarak), kimilerinin kasten (karşı-uyak), kimilerinin ısrarla ama yalnızca tek bir yönde (Letrizm) ortaya koyduklarını, sistematik ve bilimsel bir şekilde, gerekirse bilgi işlem makinelerine kullanarak yapmayı öngörüyor.

İşlik’in ele aldığı araştırmalarda iki temel eğilim saptanabilir; bunlardan biri analize, diğeri senteze dönüktür. Analitik eğilim, geçmişin eserlerini inceler ve bunlarda çoğu zaman yazarlarının tahmin ettiklerinin ötesine geçen olasılıkları bulmaya çalışır. Buna örnek olarak Cento formunu verebilirim; bana göre, Markov zincirleri kuramından alınacak birkaç fikirle tekrar canlandırılabilirmiş gibi görünüyor.

Sentezci eğilim ise daha iddialıdır ve OuLiPo’nun temel eğilimini oluşturur. Öncellerimize yabancı olan yollar açmaya çalıştır. Bir Trilyon Şiir ya da Boole cebri kullanan hai-kai’lar bu duruma örnektir.

Matematik –özellikle çağdaş matematiğin soyut yapıları– bize binlerce keşif istikameti sunuyor; cebirden tutun (unsurları bir araya getirmenin yeni kurallarına başvurmak), topolojiye (metinlerin komşuluk, açıklık, kapalılık açısından irdelenmesi) kadar. Bir camı kırmızı, bir camı mavi üç boyutlu görüntü gözlükleriyle okunmak üzere yazılmış şiirler, izdüşüm yoluyla dönüştürebilen metinler vs. üzerinde de düşünüyoruz. Başka seferler de düşünülebilir, özellikle belli bir gruba ait kelime dağarcıkları alanında (karga, tilki, domuzbalığı, bilgisayar dili vs.) Şu anda öngördüğümüz (ve bazılarının ana hatları şimdiden saptanmış olan) olasılıkları sıralamaya kalksak, oldukça uzun bir makale yazmak gerekecek.

Tohumunu inceleyip de yepyeni bir meyvenin tadını tahmin etmek kolay değil. Alfabenin kısıtlamalarını ele alalım. Edebiyatta, bu bizi akrostişe ulaştırır; bu türün şimdiye dek pek dikkat çekici verdiğini söyleyemeyiz (bu arada, Villon ve ondan çok önce Mezmurlar’un yazarı ve Yeremya’ya atfedilen Ağıtlar’ın yazarı belirtilmeli); resimde, bize Herbin’i vermiştir, diğerlerinden daha iyidir; müzikte ise nihayet saygıdeğer bir eseri, B.A.C.H. adıyla “fugue”ü ortaya koymuştur. Alfabenin yaratıcıları, bütün bunları akıllarının ucundan geçirmiş olabilirler mi?

Kısaca; Anagizedişçilik keşfe adanmıştır, Sentgizedişçilik ise icada. Birinden diğerine birçok belli belirsiz yol geçer.

Son olarak; biraz olsun mizaha eğilimli her türlü eseri ilgisizce ve hiçbir inceleme yapmadan mahkûm eden ciddiyet kumkumalarına bir çift sözüm var.

Şairler tarafından yapıldıklarına zaman, eğlencelik yazılar, farslar, eşek şakaları ve palavralar, hala şiir âlemine aittir. Gizil edebiyat böylece dünyanın en ciddi işi olarak kalıyor. Q. E. D.


(1) Hangisi olduğu fark etmez.
(2) Bir tartışmada, özsuyu nasıl yükselebilir? Bu soru, şiirle değil de bitkibilimle ilgili olduğundan soruyu ihmal ediyoruz.
(*) Perec Kullanma Kılavuzu / Enis Batur. [Ç.N.]


Çeviri: Fatma Cihan Akkartal
Düzelti: Armağan Ekici

Not: Bu yazı, Monokl'un 2006 Haziran'ında çıkan 1. sayısında yayımlanmıştır. Kaynak gösterilmeden kullanılmaması rica olunur...

No comments: