20.12.12

Monokl'dan 5 Yeni Kitap: Agamben (2), Soysal, Stiegler, Vattimo-Zabala

1- Giorgio Agamben, Gelmekte Olan Ortaklık

Monokl Düşünce

İtalyancadan Çeviren: Betül Parlak





Arka Kapak Yazısı



Gelmekte siyasetin yeni gerçeği bu siyasetin artık devletin denetimi ya da ele geçirilmesi için bir mücadele olmayacağı ancak devlet ve devlet-olmayan (insanlık) arasında bir mücadele olacağıdır, herhangi tekillikler ve Devlet organizasyonu arasında üstesinden gelinemeyecek bir ayrışma olacaktır.

*

Temsil edilebilir her türlü kimlikten tam anlamıyla yoksun bir varlık devlet için kesinlikle önemsiz olacaktır. Kültürümüzdeki çıplak hayatın kutsallığıyla ilgili iki yüzlü dogmanın ve insan haklarıyla ilgili boş beyanatların görevi bunu saklamaktır. Kutsal bu noktada terimin Roma hukukunda sahip olduğu anlamdan başka bir anlama sahip olamaz: sacer (kutsal olan) insanların dünyasından dışlanmış olandır ve tam da bu nedenle kurban edilemediğinden, öldürülmesi hukuka uygundur, onu öldüren cinayetle suçlanmaz (neque fas este um immolari, sed qui occidit parricidio non damnatur) (Bu açıdan bakarsak, Yahudilerin yok edilmesinin ne cellatları ne de onların yargıçları tarafından insan katli olarak görülmemesi, yargıçlarca insanlığa karşı suç olarak sunulması anlamlıdır. Savaşın galip güçleri bu kimlik yokluğunu, kendisi de yeni kıyımların kaynağı haline gelen bir devlet kimliği vererek telafi etmeye çalışmışlardır).


Bizzat kendi kendisine aidiyetten, kendisinin dil-de-olmasından yararlanmak isteyen ve bu yüzden her türlü kimlik ve her türlü aidiyet koşulunu reddeden herhangi tekillik devletin baş düşmanıdır. Bu tekilliklerin ortak(lık)-ta-olmalarını gösterecekleri barışçıl gösterilerin ortaya çıktığı her yer bir Tienanmen olacaktır ve er ya da geç tanklar görünecektir. 


2- Giorgio Agamben, Şeylerin İşareti: Yöntem Üstüne

Monokl Düşünce

İtalyancadan Çeviren: Betül Parlak





Arka Kapak Yazısı

Paracelsus’a göre üç işaretleyen vardır: İnsan, Archeus  ve yıldızlar (Astra). Kehanetleri ve alametleri mümkün kılan yıldızların işaretleri, şeylerin “gücünü ve doğaüstü erdemini” (ubernatürliche Krafft und Tugend) göstermektedir: (bu işaretlerle) toprak falı, el falı, yüz falı (fizyonomi), su falı, ateş falı, nekromansi  ve astronomi gibi kehanet bilimleri ilgilenmektedir. Kehanetin ilgilendiği hermafroditler ve çift cinsiyetliler gibi canavarlar, yükselen yıldızların bıraktığı bir işaretten başka bir şey değildir; ve Paracelsus’a göre, sadece gökyüzündeki yıldızlar değil, “her an, insanın fantezileri ve hayalleriyle ruhunda tıpkı gök kubbedekiler gibi doğan ve batan” “insandaki yıldızlar” da,  bedende izlerini bırakabilirler, tıpkı hamile kadınlarda olduğu gibi, onların Fantasey’i fetus’un eti üzerineMonstrosische Zeichen’larını çizer.


*


Nasıl ki, hayal gücü bireyin yaşam öyküsünde geri giderse, arkeoloji de tarihin seyrinin tersi yönünde ilerler, yani geriye doğru gider. Her ikisinin de temsil ettiği şey, geri çekilmeyen bir gerileme gücüdür, ancak [bu güç], tıpkı travmatik nevroz gibi, yok edilmez kalan bir kökene doğru gerilemez, ama tam aksine, gelecekteki geçmişin zamansallığına göre, (bireysel ya da kolektif) tarihin, ilk kez erişilebilir hale geldiği bir noktaya doğru geriler.


3-  Ahmet Soysal, Uzun Çizgi - Edebiyattan Sanata Dostluk Uğrakları 


Monokl Estetik Serisi'nin İlk Kitabı





Arka Kapak Yazısı

Uzun çizgi, düz değil, ama dolambaçlı, kıvrımlı bir çizgi. Sözden, sözün en yoğunundan, şiir sözünden başlıyor. Sonra sözün çizgisi, hüsnühat’tın çizgisi oluyor; çizginin dönüşümleri sürüyor: müzik, mimari, çağdaş sanat, sinema... Uzun çizgi, son metinde duygunun sessizliğinde son buluyor. Sonda, en yoksun insana rastlanıyor. Adsız bir dilencinin “bir an’lık” belirişi. Bütün ağırlık bu yoklukta, diyor son.


4- Bernard Stiegler, Politik Ekonominin Yeni Bir Eleştirisi İçin


Monokl Düşünce

Fransızcadan Çeviren: Elyesa Koytak




Arka Kapak Yazısı

Endüstriyel hatırlatma aygıtlarının yaygınlaşması, hafızalarımızı da makinelere bağlı kıldı, öyle ki mesela artık en yakınlarımızın telefon numaralarını bile aklımızda tutmuyoruz –bununla birlikte imla denetim aygıtlarının yaygınlaşmasıyla imla bilgimiz de tehlikeye giriyor, yazı bilgisine dair unutmaya dayalı bilgiyle beraber, dile dair hatırlamaya dayalı bilgimiz de uçup gidiyor. Bu yaygın ve bilinen olguyu bilişsel ve duygusal proleterleşme süreci olarak tarif ediyorum. Bu süreçte bildiklerimizi kaybediyoruz: Becerilerimizi, yaşama bilgilerimizi, kuramsal düşünmeyi kaybediyoruz, ki bunlar olmadan hiçbir şeyden tat da alamayız.

*


Bugün teknik hafıza sorununu incelemek, unutma sorununu sadece bir proletarya sorunu olarak değil, fakat tüketicinin, hizmet endüstrisi ve aygıtları nedeniyle artık hafızasından ve bilgilerinden mahrum kaldığı gramatizasyon süreci olarak düşünmek demektir. Bugün hafıza tekniği sorununu incelemek, unutma teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte yaygınlaşan proleterleşme olgusunu incelemek demektir.... Gramatizasyon düşüncesi genel bir organolojiyi işaret eder; yani bedensel organların (beyin, eller, gözler, dil, cinsel organlar, iç organlar vs.), suni organların (grammatisation teknikleri, araçlar ve aletler) ve sosyal organların (aile grupları, klanlar, etnik gruplar, kurumlar, siyasi dernekler, şirketler, ekonomik örgütler, uluslararası örgütler ve hukuki, dilsel, dinsel, siyasi, mali ve ekonomik toplumsal sistemler vs.)  birbirine eklemlenmesi kuramını.

5-  Gianni Vattimo - Santiago Zabala - Hermeneutik Komünizm: Heidegger'den Marx'a






Arka Kapak Yazısı

Komünizm ve hermeneutik, veya daha iyisi “hermeneutik komünizm,” hem gelişim idealini hem de genel devrim çağrısını bir kenara bırakır. Alain Badiou, Antonio Negri ve diğer çağdaş Marksist teorisyenlerden farklı olarak biz yirmi birinci yüzyılın devrim için çağrıda bulunduğuna inanmıyoruz, çünkü politika tanımlayan güçler paralel bir ayaklanma ile alt edilemeyecek kadar güçlü, şiddetli ve baskıcıdır: sadece hermeneutik gibi bir zayıf düşünce, şiddetli ideolojik başkaldırıları savuşturabilir ve dolayısıyla zayıfları müdafaa edebilir. Tarihin kaybedenlerinin yüz üstü bırakıldığı post-metafizik çağımızda; Slavoj Žižek’in eleştirel tarzda dikkat çektiği gibi, sadece zayıf düşünce gerçekliğin köksapsal (rizomatik) dokusuna karşı dikkatli bir düşünce[dir]; biz artık kuşatıcı açıklama sistemlerine ve global ölçekte özgürleştirici projelere odaklanmamalıyız; büyük çözümlerin şiddetli dayatması, spesifik direnç ve aracılık normları için yer açmalıdır.” Komünizm, kapitalizmin eşitsizliklerine karşı direnci harekete geçirirken hermeneutik, hakikatin yorumlayıcı doğasına işaret ederek arabuluculuk yapar.




No comments: